Bir fırtınalı gece, hapishanenin karanlık duvarları arasında, Arkın ve Cüneyt’in kaderlerinin birleşeceği anı işaret eden bir hava hakimdir. Cüneyt, adalet arayışındaki cesur duruşu ve yılmaz mücadelesiyle tanınırken, bu mücadele cezaevindeki sık sık hücre cezasına çarptırılmasına neden oluyordu. Hapishanedeki her zorluğa karşı koyan Cüneyt’in azmi, onu adeta bir direniş sembolü haline getirmişti. Arkın ise, suçsuz yere idam cezasına çarptırılmış, hapishanede sürekli kural ihlalleriyle tanınan bir mahkumdu. Cüneyt’in tahliyesine sadece iki gün kalmışken, Arkın’ın idamına da sadece iki gün kalmıştı. Hapishane müdürü, bu iki mahkumu şehir merkezine gönderme riskini göze alarak, Cabbar adında bir karakteri bu görevi üstlenmesi için seçer. Cabbar, Arkın’ın idamından önce konuşmasını engellemek amacıyla nakil aracına pusu kurar ve olayların kontrolünü tamamen kendi ellerine alarak, her iki adamın da hayatlarını ve kaderlerini köklü bir şekilde değiştirecek karmaşık bir planın başlangıcını yapar.