Joanna, kendine güvenini kaybetmiş bir sporcu olarak, kariyerinde büyük bir çöküşün eşiğindeydi. Eskrim pistlerinde geçirdiği yılların ardından kazandığı başarılar artık ona hiçbir şey ifade etmiyordu; her bir madalya, kaybolan umutlarının sembolü haline gelmişti. Kariyerinin sonlarına yaklaşırken, çaresizce son bir şans arıyordu. Tam bu noktada, bilimin sunduğu devrim niteliğindeki bir teknoloji ile tanıştı: bilinçli rüya yoluyla eğitim. Bu yenilikçi sistem, ona geceleri uyku halinde antrenman yaparak zihin ve bedenini geliştirme fırsatı sunuyordu. Kocası ve koçu tarafından sürekli yönlendirilmek zorunda olması, Joanna’nın ruhunda derin bir çatışmaya yol açtı. Antrenmanlarının büyük bir kısmını gündüzleri pistte geçirirken, geceleri cesur rüyalarla dolu bir dünyada kendini bulmaya çalışıyordu. Ancak eğitmeniyle kurduğu yakın ilişki, evliliğini tehdit eden karmaşık bir durum yaratmaya başlamıştı. Bir gün, karşılaştığı bir yabancı, Joanna’nın içsel dengeyi sağlama çabasını zorlaştıran bir unsur oldu. Gerçeklik ve bilinçaltındaki hayaller arasındaki sınırlar bulanıklaşırken, Joanna, yalnızca madalya için savaşmakla kalmayacak, karmaşık ilişkiler ve kalbinin derinliklerindeki çatışmalarla da yüzleşmek zorunda kalacaktı.