Bir dönem kariyerinde zirveye ulaşan genç bir kadın, her şeyin yolunda gittiği o günlerin bir daha geri gelmeyeceğini düşünmeden, oğlunun mutluluğu için işinden vazgeçer. Sakin bir banliyö hayatı için yola çıktığında, her şeyin muhteşem göründüğünü düşünür. Ancak zamanla, bu yeni yaşamın barındırdığı karanlık gerçekleri keşfetmeye başlar. Evin içinde yaşamanın getirdiği yalnızlık, ona özgürlüğünü kaybetmiş olma hissini yoğun bir şekilde hissettirmeye başlar. Zihnindeki karmaşık düşünceler, kimliğini yeniden sorgulamasına yol açar. Çocuk sahibi olmanın getirdiği annelik rolü, ona kendini kaybetme korkusunu hissettirirken, zamanla evde geçirdiği saatler onu bir köpek gibi hissetmeye zorlar. Annelik kavramı, onun için absürt ve korkutucu bir anlam kazanırken, bu yaşadığı dönüşüm kaçınılmaz hale gelir.