Bir zamanlar masumiyetin ve huzurun sığınağı olan Salem kasabası, artık tamamen karanlığa gömülmüş, dehşetin hüküm sürdüğü bir yer haline gelmiştir. Kasabanın her köşesinde derin bir korku ve çaresizlik hâkimdir. Vampirler, geceleri avlanarak kasabanın kalan sakinlerini birer birer ortadan kaldırmaktadır. Ben Mears, çocukluğunun geçtiği bu kasabaya geri döndüğünde, karşılaştığı manzara onu büyük bir şokun içine sürükler. Anılarında capcanlı olan kasaba, artık bir kabusun içindedir. İnsanlar ya ölü ya da kaçmaya çalışmaktadır; ama bu karanlık varlıklardan kaçmak neredeyse imkânsızdır. Hayatta kalmayı başaran birkaç cesur insan, Ben’in etrafında toplanır. Onlara vampirlere karşı koymadan, bu kabustan çıkmanın bir yolu olmadığını anlatır. Bu küçük topluluk, hem vampirlerle hem de kendi korkularıyla yüzleşmek zorunda kalır. Salem’in geçmişindeki karanlık sırlar bir bir gün yüzüne çıkarken, bu grup sadece vampirleri alt etmek için değil, kasabanın ruhunu da kurtarmak için savaşmak zorunda kalacaktır. Her geçen an, onları biraz daha karanlığın içine çekerken, umut giderek daha da soluklaşmaktadır.