Ünlü yazar Oliver’ın ani ölümü, Marc’ı adeta yıkıma uğratmıştır. Oliver’ın kaybını derinlemesine hissederken, en yakın arkadaşları Sophie ve Thomas ile birlikte Paris’e gitmeye karar verir. Marc, Paris’in kendisine sunacağı atmosferin, acılarını biraz olsun hafifleteceğini düşünür. Sanat dünyasının tanınmış bir ismi olarak, Marc’ın duygusal ve hüzün dolu bir yolculuğa çıkması, sadece kendi kaybıyla değil, aynı zamanda Oliver’ın gizemli sırları ve acı gerçekleriyle yüzleşme sürecini de içerir. Paris’in romantik sokakları, sanat galerileri ve kültürel zenginlikleri, Marc’ın içsel yolculuğunda önemli bir rol oynar. Marc, bu zor dönemde Sophie ve Thomas’ın dostluğuna sıkıca sarılır. Birlikte geçirdikleri anlar, bir yandan Marc’ın acısını paylaşmalarına diğer yandan da Oliver’ın ardında bıraktığı derin sırları çözmelerine olanak tanır. Marc’ın duygusal yolculuğu, geçmişle yüzleşme ve geleceğe adım atma arasında gidip gelirken, Paris’in büyüleyici atmosferi ona ilham verir.